.

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE&HER TÜRK ASKER DOĞAR

30 Aralık 2011 Cuma

uzatmadan, kısaca!




Senenin son yazısını yazayım dedim. Olağan meşguliyetler artıp, şiirlerim beni terkettiğinden beri uğramıyorum evime.
Ah o meşguliyetler, ah o kedicikler, ah o çocuklar...
Sitemde bazı dostlar uğramıyorum diye. Bu sene ya ben kendimi buldum ya da kaybettim. Geçen senelerde ne kadar boşmuşum desemde o boşluklarda hep ben şiir olmuşum. Sanırım şimdi daha çok özledim şiir dediğim düşüncelerimi.
Neden şiirsiz kaldım? blogsuz, blogdaki dostlarsız... Dostlarımı burda bırakmışım. Sahi biz tanışalı kaç yıl oldu? Mynet blogdan bu yana kaç kişi doldurdu hayatımı?
Hepiniz ne kadar özelsiniz.
Ay 1 dediği zaman yarin izzne gelmesine tam 15 gün kalacak. Ve biz görüşmeyeli 6 ay. Ne kadar uzun bir süre.
Masaüstü bilgisayar sizlere ömür. Şimdi benimde laptopişim var. Alışmak zor buna, keyfi yok tuşlara dokunmanın. Belki o yüzden uğramıyorum. Belki!...
Uzatmadan kısaca demiştim ya! Haydi Newbahar bitir artık, uzatma.

HERKESE 2012 YILININ ESKİYEN YILDAN DAHA GÜZEL, DAHA HUZURLU, DAHA SAĞLIKLI GÜNLER GETİRMESİ TEMENNİSİYLE, YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN.

12 Aralık 2011 Pazartesi

NEWBAHARCA

     




      Geçen yılbaşında yalnız olmayı seçmiştim. Aslında tüm akrabalar burada iken, anam babam yakınımda iken hepsini başıma toplayıp kalabalık bir yılbaşı akşamı geçirebilirdim.
     Çocuklarımla baş başa geçirmeyi istedim ve küçük bir yalanla milletin bende toplanma hevesini iptal ettim. ''Oğluşun arkadaşları gelecek''
      Bu sene bundan kaçış yok sanırım. Oysa yine benim yılbaşı yalnızlığına ihtiyacım var.
      8 veya 9 yaşlarında iken, saatler tam gece yarısı olmadan deli gibi çarpım tablosunu çalışır, bir kaç problem çözmeden girmezdim yeni yıla. Nasıl girersen öyle olurmuş/muş ya bende matematiğim süper olsun isterdim tüm sene boyunca. Olmayınca olmuyor işte!
     Bir yılbaşında dedem vefat etti. Gurbette olunca yasını dahi tutamadım dedemin. Çoğu yılbaşı akşamı eşimin görevi oldu ve ben hep yalnızdım.
      Büyüdükçe, çocukken eve gelen misafirlerin ve gece yarısı çıkacak dansözün bir etkisi kalmıyor ve anlıyorsun tıpkı bayramlar gibi yılbaşı akşamlarının da çocuklukta kaldığını...
        Geçen yılbaşında ülkemizi kötü günler bekliyor demiştim. Bu seneden daha kötü bir sene geçireceğiz demiştim. Öylede oldu. Kimin işleri yolunda gitti ki? Ülkemizde buna dahil.
     Bu yaşlı senenin en büyük getirisi hasretlik oldu. İlk defa canözümden bu kadar uzun ayrı kaldım. Gönderdiğim şiiri beğenip okumam için alzhemier derneğine davet edildim, okulun şiir dinletisinde bir veli olarak şiirimi okudum ve araya kaynayıp pek çok şiir gönüllü arasında, Şiirsel Düşler adlı şiir antolojisinde şiirlerim yayınlandı. Kitabı okula götürüp kütüphaneye bağışlamam ayrı bir havaydı:)
     Ben bir veliydim, anneydim... Hemde çocuklarıyla ilgili, okulda faal, idare ve öğretmenlerle muhabbeti olan bir veli. Ve çocuklarımın bu sene içinde gösterdikleri başarı paha biçilemez.
       Sıkıntılı günlerin ardından oğluş emeğinin karşılığını aldı ve artık fen lisesi öğrencisi. Ufaklık ise çoktan aştı kendini, her okul çıkışında onunla ilgili övgüler duymak hoşuma gidiyor.
     Bomboş geçen ve canözümsüz geçen koca bir yaz tatili...
Hiç birşey anlamadık, ne Ramazan ayından ne bayramlarından. 
     Bu eskiyen sene Ramazan ayında bana iki tane kedicik hediye etti. Onları çöpten bulduğumda yürüyemiyorlardı ve beslenemiyorlardı. Şimdi evde koşturup, oynuyorlar. Nasıl büyüttüm onları hala şaşıyorum kendime.
     Yeni yıla girince Canözüme kavuşmaya 7 ay kalacak. İnşallah sağ salim döner. Şimdi izne gelmesine 1 ay kaldı. Çocuklarda, bende çok özledik.
      
        Vakitsizlikler içinde vakit öyle hızlı geçiyor ki!

22 Kasım 2011 Salı

BAYRAMDAN BERİ ÇİÇEK AÇIYORUZ!

     Bayramda ufaklığın su çiçeği olmasının ardından şimdide abicik su çiçeği çıkartıyor. 
Aynı evin içinde bulaşmaması imkansız olan çiçekler nihayet liseli oğluma tam da sınav yoğunluğunun olduğu zamanda açtı.


Yaşı biraz daha büyük olduğu için bu durum onu fazla etkiledi. Yüzü, vücudu her yeri su dolu kabarcıklar içinde.


Elimden bişey gelmiyor onu yatıştırmaktan ve geçecek annem demekten başka. Okula gidemiyor, dershaneye gidemiyor ve hastalığı atlattığı andan itibaren daha fazla gayret gösterip ders çalışması, sınavlara hazırlanması gerekiyor.


Bende çok yoruldum ve bu çiçek tarlası canımı çok sıktı. Offff of!


Kediciklerime nihayet parazit aşılarını dün yaptırdım. Şimdi gönül rahatlığıyla öpüyorum onları. Onlarda olmasa oynatmaya az kalacak!


Cumartesi günüde kuduz aşılarını ve daha sonrada karma aşılarını yaptıracağım. 


Yari çok özledim. Gelmesine 2 ay var daha. Nasıl geçecek bu iki ay bilemiyorum. Allahım ne olur biraz daha sabır...







12 Kasım 2011 Cumartesi

NEWBAHARCA











Karanlık bir acı ağrı göğsüme saplanır. 


Geleceği görmeyen 


gözlerim, geçmişin düğüm olmuş yıllarını çözmeye çalışır. 


Ben dönerim, yıllar dolanır birbirine. 


Karman çorman 


bir mazi bırakır bu günüme.

17 Ekim 2011 Pazartesi

NEWBAHARCA

       Hafta içi misafir kabul etmemeliydim!
Şimdi geç yattığıma mı yanayım, evin darmadağın oluşuna mı, hala hazırda dağ gibi ütülenmeyi bekleyen giysiler oluşuna mı ve tüm bu yorgunluğun üzerine, tüm gün uykusuzluk çekeceğime mi?
       Bu akşam oğluşun ödevleriyle ilgilenemedim. Eeee misafir ağırlamak kolay mı? aldı Newbahar'ı bir telaş. Aslında pratiğimdir ev işlerinde ama hep iki ayağım bi pabuca girer.
        Dün rüyamda Karamel'in öldüğüne şahit olup ağladım. Sonra sesime uyandım. Sonraki uykuya dalışımda yine ölüyordu Karamel. Benim sarı kediciğim. 
Epey büyüdüler, her yere tırmanır oldular ve benim her yerim çizikler içinde. Mutfakta bulmaya görsünler beni:) Karamel ağaca tırmanır gibi ayaklarımdan omzuma kadar, Kontes ise taburenin üzerinden hooop belime sıçrayarak omzumdaki yerini alıyor. Ne zevk alıyorlar benimle iş yapmaktan anlamıyorum.
        ''Haydi koş koş!'' dememle mama tabaklarının önündeler. Ha birde omzumdan inmelerini istediğimde ''atla'' diyorum iniyorlar. :))
İsimlerini çağırınca geliyorlar ve kaloriferin yanmasıyla peteklerin üzerinde uykuya dalıyorlar.
         İnsana terapi gibiler, beni dinlendiriyorlar. Onların oynamaları, kuma gidip tuvaletlerini yapmaları, temizlenmeleri beni şenlendiriyor.
        Karamel hala parmağımı emmeyi bırakmadı ve kusması azalsa da bir türlü tam iyileşemedi. Parazit düşürücü ialçlar verdiğim gün Kontes (sağlıklı kedicik) uzunca bir parazit düşürdü. Ben ve çocuklarda parazit ilacından kullandık, ne olur ne olmaz di mi? :))
         Bu kışı onlarla geçireceğim. Bırakmaya niyetim yok. Zaten kimse onlara benim kadar iyi bakamaz. 
         Şimdi uyumalıyım. Doğu karışık, memleket karışık. Yari özledim lakin taaaaaaa Ocak sonu gelecek.
Uyumak derken aklıma takılıp uykuya dalmamı engelleyen şeyleri nasılda yazıverdim.
Ama ben uyumalıyım..
Saat 7'de uyanıp oğluşu okula göndermeliyim. Ufaklığın 10'da folklör kursu var. O yok iken evi iyice toparlarım. 
Offf öğretmen çok ödev veriyor ya! insaf zaten akşam 18'de çıkıyorlar. İki saat dinlenmeden sonra saat 24'e kadar ödev yaptı kuzum.
Haydi Newbahar, uyu artıııkkk!

25 Eylül 2011 Pazar

NEWBAHARCA




Eve dönmüşsün... 


Sokakların tozuyla yıkanmış elbiselerin. 


Birde alın teri karışmış bu toza,


 çıkmaz artık üzerinden bu emeklerin. 



Yorulmuşsun... 


Yorgunluğuna uzanmış tüm günün hikayesi. 


Taka-tuk, taka-tuk sesleri karışmış anlatıyor hikayeni. 


Gitmez  artık bu sesler kulağından.



Ellerin nasıra tutunmuş kalem yerine çocuk! 


Bitmez bilirim senin bu hikayen,


 Hikayene karışır tüm boyanacak kunduralar,


kunduralara çarpan bir yürek birde ayak sesleri.









22 Eylül 2011 Perşembe

3 Eylül 2011 Cumartesi

UYUYAN GÜZELLER KARAMEL VE KONTES




Candan Erçetin | Kedi Özledi bulutbeyaz33



                                                                KONTES

                                                  KARAMEL                  

                                                           




                                          BABACIĞIMIN AVUCUNU SEVDİ KARAMEL

                                               

                                                Evimde ki tek pamuk minderi sahiplendiler :)

Hep birlikte güzel günlere ve düşlere kızlarrrr :)

2 Eylül 2011 Cuma

EYLÜL MÜ GELMİŞ?

     Eylül ha! eylül gelmiş diyorlar...
Şimdi okudum Gülsen Öğretmenimin Eylül kokan yazısını ve eylül aklıma düştü.

     Ahh Eylül!

     Hoşgeldin yine. Sana dair ne çok yazılar, şiirler yazdım aklımın sırra kadem basmış köşelerine. Kimi kaleme boyun eğdi açığa çıktı, kimi günahkar bir ızdırapla gönlüme düştü.

Bu sene Eylüle dair hiç bir kıpırtı yok içimde. Ne sonbaharın gelişine, ne de eylül kokusuna hasret Newbahar.

Oysa ben ne çok severim Sonbaharı.

Belki yapraklar sararıp, hafif sonbahar esintisinde üşümeye başlayan yüreğimle hasrete dair ne düşerse aklıma, oradan kalemime yazacak Newbahar.

Şimdi eskilerden EYLÜL diyelim bakalım. Muhabbetle.



Gideceğimi biliyorsun!…


Birgün olacak, ben gideceğim…

Uzak iklimlere düşecek yolum,

Rüzgar misali, ordan oraya eseceğim.

Senin hiç bilmediğin,

Hiç görmediğin diyarları soluyacak nefesim.

Gideceğim…

Ne dalgalarda bulacaksın beni,

Ne sisli dağların yağmur bulutlarında

Senin hiç duymadığın,

Hiç bilmediğin bir memleket türküsü söyleyecek dilim.

Hep aklında olsun.

Birgün gideceğim.

Gecenin yitik umutlarına azık yapacağım anıları

Anılarda bulacağım yitirdiğim seni.

Geçmiş zaman hikayeleri anlatacağım dostlara,

Okuduğum kitabın her sayfasında kaybolacak yüreğim,

Gözyaşlarımda ebedi saklı kalacaksın.

Ne Eylüller geçecek ömürden…

Ne Eylül hikayeleri duyacaksın!

Beşinci mevsimin adına sen diyeceğim,

Gideceğim ve dönmeyeceğim.



(19-10-2008)

Arşiv






20 Ağustos 2011 Cumartesi

OY OY OYYYY ÇOK TATLILAR YA!

 

        Bundan dört gün önce, iftara tam yarım saat kala sıcak olmayan fakat taze pidemi almak için evden çıktım. Çöpün yanına toplanmış 3 5 velet küçük bir kutunun başını beklemekte ve kutuyu nereye koyacaklarını bilememekte kararsız kararsız bakışıyorlar.
     ''ne var o kutuda bakiiimmm?''

      ''kedi yavrusu var teyzeee''

     ''Aç bakayım şu kutuyu, neden bırakıyorsunuz bu yavrucakları, annelerini emerken, henüz yeni gözleri açılmışken?''

      ''.... teyze atın bunları, dedi. Bodrumda istemiyormuş''

       ''eee geri götürün saklıca, anneleri çok arar şimdi. Hem emzirmek ister. Bırakırsanız ölürler''

        ''Kapıda bekliyor ... teyze, görür bizi''

        Çöpün yanında bekleşiyor koca koca sokak köpekleri, viyyak viyyak sesi duyan it geliyor havayı koklaya koklaya. Alsam eve götürsem bi türlü, bıraksam bin bir türlü. Nasıl bırakılır, ölüme terkedilir hayvancıklar? Hemde şu mübarek günlerde, hemde şu sıcak günlerde, hemde daha taptaze, anne sütüne muhtaç iken...

         Tuttuğum gibi kucaklıyorum koliyi, birlikte fırına, ordan eve gidiyoruz:) Çocuklara diyorum ki:

          ''Tanrı Misafiri''

          Nasıl beslenir, ne yerler, nasıl bakılır? Benim hiç kedim olmadı ki!

           Hep kedim olsun istedim, ama eşim istemedi, bakacak fırsatım olmadı, sürekli yer değiştirmeler, ev değiştirmeler. Böylesi büyük bir sorumluluğu nasıl alabilirdim ki? Hep ''Bir kedim bile yok, anlıyor musun'' diye diye geçti yıllar.

     İnternette kedi bakımı ile ilgili siteler sağolsun, bir bir anlatmışlar nasıl bakıldığını. İçinde yumurta sarısı olan bol proteinli bir süt hazırlıyorum onlara. Birde biberon aldım, içişlerini görmelisiniz. Bebek gibiler, kokumu alıyorlar ve üzerimden inmiyorlar. Bazen birlikte uyuyoruz:))

       Çok güzel bişey ya, yar uazakta ama ona dahi gösterdim. Ah şu teknoloji, ah şu 3G li telefonlar:) Böyle özel ve güzel durumlarda iyi bişey şu 3G ama ah yarin ben dışardayken arayıp ''ne giydin, göster'' diye sorması olmasa :))

     Hayvanları sizde sevin, insana kendini iyi hissettiriyor.

                                                                                              Muhabbetle

15 Ağustos 2011 Pazartesi

ÇEKİRDEK!!!

   


                                                 
      Sabahın köründe yazacağım illaki. Yazacağım yazmasına da yazdıkça cinlerim tepeme çıkacak.
Güzel şehrimin Ramazan Ayı etkinlikleri oluyor her akşam. Tasavvufuymuş, mehteriymiş, semazeniymiş ve fasıl heyetiymiş koca koca, yemyeşil ve üstelik yepyeni, sulak parklarımda insanlara hoş vakitler geçirtmekte.

    Seviyorum bu tür etkinlikleri ama gidip gelmek problem. Geçen akşam babacığımı ikna edip semazenleri izlemeye gittik. Bizim insanımız yeşil bulmaya görsün hemen çullanıveriyor çimlerin üzerine. Sanırsınız gece pikniğine gelmişler, ekmeğini aşını, çayını kapan çimlere şööööle hayvanca içgüdülerini sere sere yayılmakta...
İçimden sövüp süpürüyorum ya şu mübarek saatlerde Allah affetsin gari.

     Birde çekirdek çitleyen iki ayaklı mahluklar var. İnsan diyesim gelmiyor, çekirdek çitleyip çitleyip yere atanlar lütfen üzerine alınsın. Gerisine sözüm meclisten dışarı.

     Adamın karşısına oturduk, çocuklar ve babam. Adam hayattan bağını koparmış (ipini koparmış hayvan), avucunda çekirdek çitleyip çitleyip iki bacağının arasına kabuktan dağ yapmakla meşgul.
Zaten oturduğumuz bankın önünde var bi kabuktan dağ.
Dik dik bakmamıza, yerdeki kabuklara bakıp söylenmemize aldırmıyor beyefendi!

     Ahhh şu semazenler! başları dönmüyor mu? (millet izlemekten öte fısır fısır bu soruyu kendine, yanındakine ve arkasındaki ahaliye sormakta)
Yanımda bir gurup genç kız, onlarda çekirdekle huşu içinde dönmekteler. Gözleri sahnede, elleri ve dişleri çekirdekle huzur bulmakta!
Dayanamayıp yerdeki kabukları gösteriyorum. (Biraz insanlıktan nasiplerini almışlar ki utanıyorlar)

     Takıntım var feci derecede çekirdek yiyip kabuklarını yere atanlara. Erkek olsam dalacağım tekme tokat. İşte kadın olmanın en zor yanı. Tutuyorsun, sövemiyorsun, ahhhhhh ahhhh! ah!

     Bir gün döveceğim birini :))

9 Ağustos 2011 Salı

HER ŞEY SADECE BİR HİÇTİ ASLINDA!

      Akşamları çayımı yalnız içerken, komşu apartmanların balkonlarında muhabbetler demlenir. Kimi çayının tadını bozan şekeri acelece karıştırır, kimi ev sahibesiyle sohbete başlar.
Ben yalnız oluyorum.
Kimse misafirliğe gelmiyor canözüm gitti gideli. Hiç misafir telaşlarım olmuyor. Akşam vakti yaklaşınca koşturmaca evine yetişen adamı görüyorum her gün. Balkonda bekleyen karısı...
Ben kimseyi beklemiyorum.
Önümüzde ki bir senenin bana getireceklerini düşünmekten, vakti nasıl dolduracağımı bilememekten yoruldum. Okul yükünün ağırlığından, kapıdaki kışın soğukluğundan...
Ve onu her gün özlemekten yoruldum.
Gelip gelmeyeceğini bilememekten, gelmeme ihtimalini düşünmek istemememe rağmen düşünmekten..
KORKUYORUM!
Saat 4 oldu, sahura kadar uyumuyoruz. Sonrada öğlene kadar yatıyoruz. Havalar sıcak ve tüm gün, tüm uzun gün bir oyana bir bu yana devrile devrile geçiyor.
BOM BOŞ!
Yazmıyorum bu aralar. 4 gündür bilgisayar yoktu zaten. Çocuklar ve ben ne kadar bağımlısı olmuşuz şu mükemmel aletin!
Dört gözle bekledik tamir olup gelmesini, heyecanla, ilk önce kimin PC başına oturacağını tartışmakla...
Çocuklardan anca bu saate düştü bana.
Yine çay demledim, komşu apartmanın balkonunda sahur yapan ailenin sesi eşliğinde.

Onlar kalabalık ben ise yalnızım. Çok özledim Canözümü.

2 Ağustos 2011 Salı

Öleceği vardı, öldü de!?...

Serçe 3    Öğle sıcağında, kaldırım kenarında ergen bir serçe...
Ne yeni doğmuş kadar küçük, ne de olgunlaşmış bir serçe kadar büyük. Öylece, kıpırdamadan duruyor.

Elimde ki pazar poşetlerini bırakamadığımdan oğluşdan yardım istedim.

--Alperen!... yakala şu serçeyi

Uğraşmasına gerek kalmadan serçe avuçlarında oğluşun. Az biraz çırpınıyor sadece.

--Bekle bekle! diyorum, seni kedilerden kurtardım. Şimdi eve çıkıp sana su vereceğim. Belki birazda ekmek. Ama bilmem neler yersin, ekmek falan ha!

İşaret parmağımdan damlayan suyu içiyor. Önce gagasını açmadı ama sonra içti. Islattığım ekmek içini ağzına tıkmasaydım keşke...

Ama minicik minicik verdim, yiyor sandım, karnı doyacak, iyileşecek ve uçacak. Hatta iyileşip bizim kuşumuz olacak!!

Sonra çırpındı.

--Ölüyor, ölüyor!

Yere bıraktım, ayakları bir iki kere daha kıpırdadı.

Ben mi öldürdüm bilemedim.

24 Temmuz 2011 Pazar

HAYKIRIŞ BABA DÖNMÜÜÜŞŞŞŞ :))

Umutsuzca girdim bloğuna. Zaten epey zamandır kendi bloğuma vakit ayıramazken şu gece vakti, saat tam üç olmuşken Haykırış Babanın bloğundayım...
Oda NEEEE???
Dönmüş, şükürler olsun...nasıl mutluyum anlatamam.

HOŞGELDİNİZ HAYKIRIŞ BABA, HOŞ GELDİNİZ :))

18 Haziran 2011 Cumartesi

TATİL Mİ DEDİN???

 Kısacık şöyle bir yazıp geçeceğim sanırım. Yani niyetim şimdilik öyle. Sadece nerelerde olduğumu, meşguliyetlerimi, güncelliğimi kaybetmeye yüz tutmuşken kendimi hatırlatmayı istedim...

Uzun ve yorucu okul günleri bitti. Tatili bende iple çektim. Güzel ve çok başarılı bir yıl geçirdi oğluşlar. Öğretmenlerin tebrikleri ve övgüleri beni mutlu ediyor.

Geçen hafta perşembe günü ufaklığın sınıfıyla pikniğe gittik, orda md. yrd tarafından aranıp akşamki şiir dinletisinde şiirimi okumak için davet edildim. Yine yüreğim müthiş bir heyecana nail oldu ve o unutamayacağım şiir ziyafeti...

Harika bir yıl sonu etkinliğiydi.

Geçen salı izmir yollarına düştüm. Canözüm doğu ilinden uçtu geldi yanımıza. Onla olmanın keyfini sürüyoruz kaç gündür.

Ülkenin bozuk gidişatı değişmedi. O yüzden canım sıkkın aslında. Vatan elden gidiyor diyorum kimsenin umrunda değil. Zaten umrunda olmadığıda belli oldu. Bu millete herşey müstehak. İnsanın daha beter olalım diyesi geliyor.

 havalarda berbatgidiyor. Karadenizin yağmurunu ayağımla sürüyüp geldim memleketime. Yağmur yaş eksik değil. Barajlardaki doluluk oranına  bakacak olursak bu sene bol bol su israf edebilecekmişiz!...

Sbs sınavı süper geçti oğluşun. Fen Lisesi adayı gibi gözüksede hayırlısı neyse o olsun diyeceğim ben.,

Babamız bugün gidilen piknikte yoruldu, derin uykuda koltuğun üzerinde. Sanırım onun bu rahatını bozmayıp orda yatmasına bu gecelik izin vereceğim.

sevgi ve selamlar herkese

30 Mayıs 2011 Pazartesi

Başlıksız


Sağır eder karanlık, gözler tadına bakar yalnızlığın!...
Diline dolanır bestelenmemiş bir türkü,
Dile gelmeyeni, gönüle düşmeyeni çalar durur.
O yüzden yoksun bu kıyılarda sen!
Öykülerin kahramansız, güttüğün hayat çobansız...
Bir kere daha düşün, var mıydın gerçekten!
Sağır eder karanlık, gözler tadına bakar yalnızlığın!
Karanlığın sana isyanı mı dersin?
Gözler lezzetsiz bir geceye gurme oluyor şimdi.


                                                                        Newbahar