23 Şubat 2011 Çarşamba
SILA
Köy kokuyordu!...
Dağınık saçlarına dolanan rüzgarın nefesi.
Çamur bulaşmış adımlarında,
Çocukluğunun derin izleri var, her adımda ağlayan!
Uzuyordu!
Geçmişe uzuyordu gidemediği yollar
Tutunamadığı dallar
Kırılıyordu en u/mutlu yerinden.
Yoruluyordu, yoğruluyordu zamanın harmanında
Koşturdukca nefes nefese
Kanatları olsa uçacaktı...
Konacaktı bozlak havalı topraklara.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
yaşamak bu olsa gerek..bu kadar gerçek, bu kadar aslına uygun ve özgür, bu kadar özgün, insanca yaşanası..
YanıtlaSilHepimizin kendimizi içinde bir yerlerinde bulabileceğimiz bir Newbahar şiiri.
YanıtlaSilYüreğine sağlık...
Kendimden de izler bulduğum nostaljik dizeler... Yüreğine sağlık, selam ve sevgiler.
YanıtlaSilKöy kokmak...
YanıtlaSilAdımların çamura bulaşması...
ve dahası...
Gençliğimi adımlıyorum ben de..
Newbahar'cım...
YanıtlaSilHarman zamanı, başakların, buğdayların böylesine sarıp sarmaladığı anlara tanık olduğum zamana takıldı aklım!..
Bu güzel dizeler için,
Yüreğine ve kalemine sağlık...
Sevgilerimle...
Merhabalar,
YanıtlaSilKokusundan, havasından, suyundan, toprağından, çamurundan kalan izler bizleri hep hasret kaldığımız ve özlemini çektiğimiz sılamıza götürmez mi?
Ben sılamı kokusundan tanırım. Kaldığım gurbet ellerinde esen rüzgarlarla birlikte gelirdi kokusu...
Bu güzel Sıla şiiri ile paylaşımınız güzeldi. Kaleminiz ve yüreğiniz güçlü ve daim olsun.
Herkezin bir şiir sitili var,seninkide beni çekenlerden Nevbahar,bazı şiirlerini değişik blog sayfalarında okuyorum,adını yazma saygısını da gösteriyorlar buda beni mutlu ediyor senin adına..
YanıtlaSilSelamlar sevgiler.
Yüreğine sağlık sevgili Newbahar ..hepimiz zamanın harmanında yorulduk ve yoğruluyoruz..
YanıtlaSilMerhabalar,
YanıtlaSilBizi, bu iletişimden alıkoyan; doğamızda olan yazma ihtiyacımızı engelleyen bu zihniyeti ve bu zihniyetten doğan her türlü yaptırım araçlarını şiddetle kınıyorum.
Anlatma isteği, insanda doğal bir eğilimdir. Çocukluk döneminde ağlama, bağırtı ve el yüz hareketleriyle görünürlük kazananan bu istek, sonradan dil aracılığıyla konuşma ve yazma şeklinde belirir.
İnsanoğlu varlığını belirtmek için konuşma ve yazma unsurlarından birine başvurmak ihtiyacını duyar. İnsandaki konuşma ve yazma ihtiyacı; kişisel, toplumsal ve uğraşsal zorunluluklar şeklinde tezahür eder.
Bu bağlamda, yazmak; dünyayı tanımak ve onu dost hale getirmekse, çalan çanlara kulaklarımızı tıkayamayız. Çalan çanlarda, kendi sesimizin yankılarını duymamız gerekir.
Çevremizdeki çirkinlikleri, haksızlıkları ortadan kaldırarak, onları değiştirip düzelterek, dünyayı dost hale getirebiliriz.
Haksızlıkların yok edilmesi, çirkinliklerin giderilmesi, toplumda bir saygı dengesi yaratır. Bu nedenledir ki, yazmaya katılmış her insan, öbür insanlardan daha ağır bir sorumluluk yüklenmiştir. Böyle bir sorumluluk yüklenme de yazarı, toplumun sözcüsü haline getirir.
Bu bağlam da, bizler de yazdığımıza ve dolayısıyla bu gruba dahil olduğumuza göre, üstümüze düşeni seve seve yerine getirmeye hazır mıyız?
Recep Altun Kaman-Kırşehir