Cingen çaldı, kürt oynadı (aman ha kimse üzerine alınmasın bu deyimi), evin her bi köşesi darmadağın oldu.
Bugün öğleye yaklaşan saatlerde kahvaltıyı yaptıktan ve ben tüm evi topladıktan ve balkonu yıkadıktan sonra anladım ki işler bitmeyecek.
Kocacımda sağolsun hadi çıkalım dedi, bindik arabamıza yayla yoluna doğru tura çıktık. Yaylaya gitmek 1 saat ve orda kar olduğunu gördükçe oraya gitmek gibi bir düşüncede geçmedi aklımızdan. Çünkü hava hayli güzeldi dün. Yaylaya gidip üşümeye ne gerek var dimi ama!..
Biz hayli yüksekte kaldığımız için buralarda henüz yine yeşillendi fındık dalları türküsü söylenmiyor. Veee yolumuzun üzerinde ki orman gülleri yenice topraktan fışkırmakta.
Benim sukolik kocacım, ilk gördüğümüz çeşmede hemen duruyor.
Su içme özürlü bense sağın solun, börtü böcüğün resmini çekiyorum.
Ahanda gari geldik dediğim yere!!...
Kayalar emanet gibi dursada yıllardır orda durduğu belli ve rivayete göre oralarda bir yerde gömü falan varmışşş mış!
İşte burda Newbaharın gezi rehberi sona eriyor. Şu görünen bendeniz.
Tıkınmaktan kilo almış halim ve pazartesi başlayıp, salıya dönmeyen rejimlere paydos :)
Bugün başlıyorum ve günlerde uzamışken tabana kuvvet.
Resimleri yine cep telefonumla çekmek zorunda kaldım. Ne yazık ki evin içinde, herhangi bir yerde, delikte olabilmesi muhtemel fotoğraf makinası halen ortaya çıkmadı.
''Şeytan aldı götürdüüü, satamadan getirdiiiii''
küçükken böyle arardık kaybettiğimiz eşyaları:))
Güzel bir hafta dileklerimle, bol muhabbetler.