.

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE&HER TÜRK ASKER DOĞAR

24 Mayıs 2010 Pazartesi

O'NUN YERİ BENDE BAŞKAYDI

        

         Toprak sıvalı duvarda, kel başının terledikçe bıraktığı kirlilik vardı. Bembeyaz duvarda ki bu leke, O'nun başının gölgesi gibi sabit durudu her zaman. Ne sağa kayardı bir santim, ne sola, ne aşağı, ne yukarı...
         Tahta divanın üzerinde ki yorgan toplanmazdı gün boyu. Kimseler ellemez, oturmaz, yastığı dahi yerinden kıpırdatmazdı.
          Hemen karşısındaydı emektar radyo. İllaki ajanslar için açar, başının gölgesine kelini yerleştirir, bir ayağını dizden dikip, diğerini onun üzerine atardı. Ellerini bağlamış vaziyette, gözleri yumuk..
Çıt çıkmasına müsade etmezdi ve radyodan gelen ''şimdi ajanslar'' anonsuyla sesimizi keserdik.
          Kısa bir molaydı sadece bu. Hemen akabinde kalkar, koca kapının yanında ki dükkan adı verdiği atölyesine girerdi. Biz ise O'nun kapıdan çıkmasıyla kudurmaya devam ederdik.
          
          Dükkanın ilk girişinde solda körüklü, topraktan bir ocak vardı. Körüğünden sarsınca ocağın içindeki köz alevlenir, dükkanın içini yanık kemik kokusu sarardı.
Sonrasında maşayla ateşten alınan kemik, bakır yayvan bir kabın içine atılır ''cosss!'' diye ses çıkarırdı.
           Bir köşede irili ufaklı yüzlerce manda boynuzu dururdu. O'na göre hepsi mükemmel kemiklerdi ama, tarak yapmak için hep en iyisini seçerdi aralarından...
Ta ki son boynuz tükenene kadar.
           Ortada hayalimde ki resmi silinmiş olana bir iki makina durudu. Bunlar birbirine uzun kayışlar ve döner dişlilerle bağlıydı. Sanırım bu aletler boynuzlara tarak şeklini vermek içindi.
            Seçilen boynuzun ilk önce içinin temizlenmesi lazım gelirdi/ ki bu pek bi pis işti bize göre. Körüklü ocakta kızdırılmış kalınca bir demir parçası, boynuzların içini kızgın diliyle yalar, etrafada ceset kokusunu aratmayan bir koku salardı. Bu işi O hep koca kapının dışında yapardı.
             PLastik yoğurt, yağ kapları, plastik ne varsa artık ama illaki renkli olacak, bunlar renkli yerlerinden minik minik pullar gibi özel bir aletle delinirdi. İşte bizim için en zevkli yeri burası idi tarak yapımının. O minik pullardan O'ndan habersiz birazını çalar, yüzümüze yapıştırırdık.
Sonrasında oraya buraya dökülmüş pulları görünce, foyamız ortaya çıkardı.
            Boynuzları sayma işini köyün delisi (belkide en akıllısı) yapardı. Saçları kırlaşmış, yalnız O'nunla muhabbet eden, çelimsiz bir adamdı. Herkesin yüz çevirdiği bu deli, kendi evi gibi sık sık koca kapıdan destursuz dalardı içeri.
           
            Boynuzlar şekillenip, dişeri ortaya çıktığında, dişler tek tek törpülenirdi. Kalından inceye doğru...
Aralarında ki milimetrik hesap hiç şaşmazdı, dişler her zaman nizami olurdu.
En sonunda ortasına plastik pulların çiçek şeklinde yapıştırılması aşaması vardı. Çok şaşalı olmazdı bu çiçekler. Sadece bir kırmızı noktacık etrafında dört, beş tane pul dizilirdi.
        Her biri el emeği, göz nuru olan bu taraklar cilalanıp, kuruması için gerilmiş tellere özenle asılırdı.
         Bazı günler sipariş öyle yoğun olurdu ki babam, okul çıkışlarında dükkana gelir O'na yardım ederdi. Üzerinde ki takım elbisenin yerini iş kıyafeti alır, özenle taradığı saçları kemik tozuna bulanırdı.
          Dedem; dedem yitip gitmiş, unutulmuş bu zanaatın bizim köydeki son ustasıydı.
          Benim dedem, bir KEMİK TARAK USTASIYDI.

(Resimde ki usta dedem değildir)

21 yorum:

  1. Sevgili Newbahar kardeşim,
    Ne güzel bir anlatım, ne güzel bir tarif sanki olayın içindeymişim hissiyle okumama neden oldunuz. Beş kardeşin paylaşamadığı emektar çanta radyoyu hatırlamama vesile oldunuz...
    Körük kısmını okuyunca kalay sandım mahallemize gelen ustaların seyyar körüklerini kurarak kalay yaptıklarını anımsamıştım ki muhterem dedenizin kemik tarak yaptığını boynuzlar istif istif diziliydi demenizden anladım.
    Evet aynı taraktan evimizde hep bulunurdu kız kardeşlerimin uzun uzadıya saçlarını önce kalın tarafından, sonra ince tarafından başlardı taramaya rahmetli annem hatta bir ara kızmıştım onlara o kadar saat yardım ediyorsun bize neden hiç yardımcı olmazsın diye çocuk aklımla söylenmiş ve küçük kız kardeşimi masanın altına sokarak saçlarını kesmiştim.
    Bunları hatırlattınız bana ne güzel oldu..
    Elin kolun dert görmesin sevgili kardeşim.
    Paylaşım için teşekkür ediyorum.
    Sevgi ve saygılarımla

    YanıtlaSil
  2. Çok güzel bir anlatım. Benide aldı çocukluğuma götürdü. Tebrik ederim. Çok güzel bir paylaşım.

    Saygılarımla.

    YanıtlaSil
  3. Newbahar'cığım bu tarağı çok iyi tanıyorum.Çocukluk günlerme gittim,annemin fazgeçilmez tarağı idi.Ahhh dede meslekleri,zanaat ustaları kendileri gibi zanaatları da yok alup gittiler.Güzel bir yazı ile anımsatığın için teşekkürler.Sevgilerimle canım kardeşim.

    YanıtlaSil
  4. Bizim dedelerimiz; hep özlemle hatırlanmaz mı? Onlar sessizliğin, çalışmanın, hoşgörünün de ustalarıydı...

    YanıtlaSil
  5. Çok güzel tarif etmişsin... Sanki resim çizer gibi olmuş... Çocukluğuma götürdün beni... Demircilerde, bakırcılarda olurdu o körüklerden... Kapıya ilişir seyrederdik o körüğün ateşi coşturmasını... Selam ve sevgiler.

    YanıtlaSil
  6. Newbaharcığım ilk defa öğrendim tarakların nasıl yapıldığını.HArika bir paylaşımdı çocukluğunu da içine alan.

    Sevgilerle..

    YanıtlaSil
  7. Cok guzel bir fotograf olmus,gozlerdeki enerjiyi cok hos yansitmissiniz.

    YanıtlaSil
  8. harika bir yazı olmuş , kemik tarak ustasının ne demek olduğunu sayende öğrendim , teşekkürler

    YanıtlaSil
  9. annem hep bahsederdi birde fildişi taraklar varmış bu zanaatların bu güne kadar gelmesi gerekirdi diye düşünüyorum sanki dedenle birlikte tarakları ben de yaptım çok güzel bir betimleme yapmışsın sevgili newbahar sevgilerimle..

    YanıtlaSil
  10. Bugün bana yeni birşey öğrettin baharım.
    Dedene -ustasıydı cümlesinden artık aramızda olmadığını anlıyor,- ve rahmet diliyorum.
    Çok güzeldi okumak...

    YanıtlaSil
  11. o kadar çokturki tarihin tozlu sayfalarında
    yerini almış zanaat ve zanaatçılarımız...
    ancak böyle güzel yazılarla karşılaşınca
    o tozlu sayfalardan çokarıp hatırlıyoruz
    kalemine sağlık güzel bir yazıydı bahar.

    YanıtlaSil
  12. ne güzel...masalımsı anlatımınla okurken bambaşka diyarlara vardım geldim...

    YanıtlaSil
  13. Harika. Çocukluğumuzda çevremizdekilerin kullandığı taraklar.
    Doğrusu nasıl yapıldığını bu denli güzel bir anlatımla hiç duymamıştım. Çok güzel bir yazı olmuş. Sıradan bir yazı değil.
    Gönlünüze sağlık. Dedenize rahmet.
    Sevgiler.

    YanıtlaSil
  14. Merhabalar Newbahar,
    Rahmetlik ninelerimizin, ebelerimizin ve annelerimizin kullandığı bu kemik tarağı unutmak ne mümkündür. Şimdi piyasada aynı bu tarağın plastiğini imal etmişler de tezgahlarda bunları satıyorlar. Kemik tarak ustası dedenize yüce Allah'tan rahmetiyle muamele eylemesini dilerim. Çok güzel bir anlatımdı. Büyük bir keyif alarak ve zevkle okudum. Kalemine ve yüreğine sağlıklar dilerim.

    Tayininiz çıkmış. Hayırlı olsun. Hayırlara vesile olur inşallah. Biz insanlar hakkında neyin hayırlı ve neyin hayırsız olduğunu ancak, lütuf ve kerem sahibi olan yüce Allah bilir. Onun hikmetinden sual olunmaz. Yüce Allah yar ve yardımcınız olsun ve sizleri korusun inşallah!

    Allah'a emanet olun ve sağlıcakla kalın.

    YanıtlaSil
  15. sayfamıza gelen yorumları çoğu zaman birlikte okuyoruz Ali ile. o yanımda olmasa bile "Ali Newbahar yorum yazmış" dediğimde koşarak geliyor yanıma ve benim kadar mutlu oluyor senin yorumlarını okudukça.Hatta geçen gün diyorki "sen hiç bu yorum bırakan arkadaşlarını merak etmiyor musun?hiç görmediniz birbizinizi sonuçta,bence en çok Newbaharı merak ediyorsundur dimi?" ben onun sorusuna evet ya falan derken o "bende çok merak ediyorum Newbahar'ı...ne kadar samimi ne kadar içten yazıyor.Kalbi sevgi ile dolu biri bence" dedi.Sanki bunları bana demiş gibi mutlu oldum senin yerine."Bencede öyle" dedim "kesinlikle sevgi dolu biri Newbahar..."
    içimden geldi sana da yazayım istedim bunları,kulaklarını çınlatıyrouz buralarda...sevgilerimizle...

    YanıtlaSil
  16. Yaşamın her alanından derlediğim çalışmaları, yazarlarının izniyle "Bloglardan Seçmeler" adlı blogumda yayınlıyorum. İzniniz olursa sizin çalışmalarınızdan da seçtiklerimi, kaynak göstererek yayınlamak isterim. İyi günler dileğiyle.
    Sabahattin Gencal

    YanıtlaSil
  17. Harika bir anlatım ya,hayranım sana bilesin.Biliyorsun zaten değil mi?:)
    Tarak...
    Hala vardır bir yerlerde,maziye bulanmış...

    YanıtlaSil
  18. Pek oturamadım bilgisayarın başına birkaç gündür. İyi ki yeterince gerilere dönmüş ve iyi ki görmüşüm bu yazıyı. Öyle güzel şeyler hissettirdi düşündürdü ve hayal ettirdi ki bana...Nasıl sevgiyle anlatmış, ne de güzel betimlemişsiniz ki dedenizi.(Gölge-leke ve başın duvardaki buluşması örneğin). Dedenizi hiç göremediğim dedelerimle özdeşleştirdim. Nurlar içinde yatsın. Kemikten tarak yapmak gibi yitip gitmekte ulan yüzlercesi gibi hoş bir zenaatı ayrıntılarıyla öğrenmek nasıl hoşuma gitti. Ve blogunuza her uğrayışımda aynı huzuru yakalıyor hayranlıkla ayrılıyorum. İyi ki varsınız.

    YanıtlaSil
  19. Hikayeyi tek nefeste okudum desem yalan olmaz sanirim, cok yumusak ve inanilmaz guzel bir sekilde yaziya dokmussunuz, okudukca her cumle fotograf kareleri ile canlandi gozumde, dedenizin meslegi bana enteresan geldi acikcasi, zor ama zevkli bir is olsa gerek.. bi gun bende dedemi anlatmak istiyorum ama nerden baslayacagimi bilemiyorum..

    elinize yureginize saglik

    Selamlar..

    YanıtlaSil
  20. Yaşatdın yeniden adeta,yaşadım sanki bir kenarda seyreder gibi.
    Bir bir yok olan usta sanatkarlarımızı rahmetle anıyorum sevgili bahar,kırık bardak parçalarıyla yontarak yaptığım ahşap gemiler geldi aklıma,dört duvarda imkansızlıklar içinde insan isterse neleri becerebiliyor,dedenizin yaptığı kemik taraklar bir zamanlar bohçaların vazgeçilmezi idi,ellerine sağlık.

    Selamlar sevgiler.

    YanıtlaSil
  21. ne güzel yazmışsınız elleri öpülesi ustaları keşke günümüzde de değerinin anlaşılıp bir cafeden bir pastaneden daha çok görebilseydik...
    (bir toplumu yaşatan sanatıdır)

    YanıtlaSil