.

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE&HER TÜRK ASKER DOĞAR

13 Haziran 2010 Pazar

YAĞMURDAN ISLAK (3. BÖLÜM)

Zerrinin bu sabah kahvaltı yapası gelmedi. İçerisi çoktan buz gibi olmuştu zaten. Kendini çok yorgun ve bitkin hissediyordu. Akşam ki neşeli kızdan eser yoktu. Ne saate takıldı gözleri, ne büyükannesiyle dertleşti nede gidiyorum diyebildi annesine. Giyindi ve usulca evden çıktı Zerrin.


Sabahın ayaz soğuğu burnunu sızlatırken hemde yüreği sızlıyordu Zerrinin. Zeynelin durumu içinden çıkılması güç bi hal almıştı. Bir an kendisine ait olan daireyi satmayı bile düşündü ama sonra vazgeçti. Her ne kadarda Müfide Teyze kirayı geciktirse o para onların geçimlerini sağlamaya kafi geliyordu. Ama Zeynel kendi dairesini satabilirdi. Bu konuyu muhakkak konuşmalıydı ama bu mevsimde eski bir dairenin satışı çok zordu. Belki bu konuyu Zeynelle konuştuktan sonra Naci Beyden yardım isteyebilirlerdi.

Emlak dükkanına geldiğinde kapı halen kilitliydi. Bugünde Naci Bey geç kalacaktı anlaşılan. Bu durum Zerrinin hiç hoşuna gitmemişti zira ayakta duramayacak kadar kendini halsiz hissediyordu. On dakikalık beklemeden sonra nihayet Naci Bey geldi ve özür dileyerek kapıyı açtı.

İki yorgun beden o gün gün boyu konuşmadan bakıştılar. Zerrin anlattı hikayesini Naci Bey dinledi. Naci Bey anlattı hikayesini Zerrin dinledi. Kelimelerin hiç bir yardımı olmadan gözlerin muhabbetiydi onların ki...

Akşam alacası anca çökmüşken şehrin sokaklarına iki yorgun beden ayrı ayrı istikametlere yol aldılar yine. Zerrin kapıyı açtığında içerden dışarıyı pek aratmayan serin bir hava geldi. Üzerindeki dışarı kıyafetlerini çıkarıp rahat bişeyler giydi ve sobayı yakmak için bodruma indi. Her zamanki gibi bir kaç fare kaçıştı ayakları altından. Öncekine nazaran daha az odun aldı Zerrin zira kollarında anca o kadar odunu taşıyacak takati vardı.

Zerrin ağır ağır merdivenleri çıkarken Müfide Teyze açtı kapısını. Zerrin bu yaşlı kadını görmeyeli epey olmuştu. Hatta en son ne zaman gördüğünü anımsayamayacak kadar hayli gün geçmişti.

Müfide Teyze, ona annesinden yadigardı. Annesinin hasta olduğu zamanlarda çok yaşlı olan bu kadın gece gündüz dememiş annesinin başında nöbet tutmuştu. Hatta elinden geldiğince yemek bile yapmış, tanıdığı bir kaç doktor ahbabını annesi için seferber etmişti.

Şimdi de kapıyı açmış Zerrini bekliyordu. Sıcak bir tas çorba ikram etmek için...

Zerrin, elindeki odunları kapı önüne bıraktıktan sonra içeri girdi. Mütevazi döşenmiş bu daire sımsıcak bir gönülle karşılıyordu onu. Mutfaktan gelen tarhana kokusu iştahları açacak kadar mükemmeldi.

Kısa kısa kesilen cümlelerin eşliğinde iki kadın başbaşa yemeklerini yediler. Gürül gürül yanan sobanın alevi Zerrinin uykusunu getirmişti. Müsade isteyerek eve çıkmak istediysede Müfide Teyze o akşam yanında kalması için ısrar etti. Zerrin bu ısrardan ziyadesiyle memnundu. Hem ev buzgibiydi hemde çıksa kendini çok yalnız hissedecekti.

Kanepeye uzanmış bir halde uykuya daldı. Bir anne şevkatiyle Zerrinin üzerini örten Müfide Teyze de ışıkları söndürüp odasına çekildi.

Zerrin, yeni bir sabaha mis gibi gözlemelerin tütsülediği kokularla uyandı. Sımsıcak bir oda da sımsıcak demli çayın ve sımsıcak bir muhabbetin eşliğinde Müfide Teyzeyle kahvaltılarını yaptılar.

Müfide Teyze bugün Zerrin'in yüzünde ki solgunluğu görünce onu bugün işe gitmemesi konusunda uyardı. Nevarki zaman evde yatıp tembellik edecek zaman değildi. Hem kendi geçimleri, hemde ağabeyinin borcu yakasınna yapışan bir dertti adeta. Kapıdan çıkarken Müfide Teyzeye ''Allahaısmarladık'' dedi.

Gün yine yağmura gebeydi. Kara bulutlar az sonra şakırdayacak yağmurdan önce gökyüzündeki yerlerini almıştı. Zerrin yağmura yakalanmadan emlakçı dükkanına yetişebilse kendini çok şanslı sayacaktı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder